-
1 hak etmek
v. deserve, earn, be deserving of, entitle, ask, merit, rate* * *deserve -
2 hak etmek
to deserve, to merit -
3 dayağı hak etmek
to deserve a whacking -
4 hâk
farsça خاك toprak. hak etmek kazanmak. hâk ile yeksân edilmek yerle bir edilmek. hâk ile yeksân etmek yerle bir etmek. hâk ile yeksân olmak yerle bir olmak. -
5 hak
hak1 <- kkı> Recht n; Gerechtigkeit f; Teil m, Anteil m; fig Lohn m, Belohnung f; Arbeit f, Mühe f, Einsatz m z.B. einer Mutter; richtig; recht;hak eşitliği Gleichberechtigung f;-e hak kazanmak das Recht erwerben (auf A); Recht bekommen; sich als richtig erweisen;-e hak vermek jemandem Recht geben;b-nin hakkını yemek jemanden übervorteilen; jemandem gegenüber ungerecht sein;hak yemez gerecht, anständig;-e hakkı geçmek jemandem Mühe machen;… hakkı için im Namen (G);Allah hakkı için im Namen Gottes;namusum hakkı için mein Ehrenwort!;hakkı ödenmez unbezahlbar;hakkı olmak Recht haben; das Recht haben (-e auf A); etwas zu bekommen haben;hakkı var er hat Recht; er hat ein Recht dazu;-in hakkından gelmek meistern (A); mit jemandem abrechnen, sich (D) jemanden vornehmen;hakkını aramak sein Recht verlangen;-in hakkını vermek ordentlich machen (A); jemanden gerecht behandeln;-in hakkını yemek jemanden benachteiligen;emek hakkı Vergütung f;emeklilik hakkı Recht n auf Ruhegeld;oturma hakkı Aufenthaltsberechtigung f; Wohnrecht n;tatil hakkı Recht n auf Urlaub;insan hakları Menschenrechte n/pl;yurttaş hakları (die) bürgerliche(n) Rechte n/pl;medenî haklardan istifade ehliyeti JUR Rechtsfähigkeit f;ne hakla? mit welchem Recht?hak2 <- kki> Gravur f; Gravierkunst f; Ziselieren n -
6 hak
пра́во (с)* * *I 1. удв. -kkı1) пра́воçalışma hakkı — пра́во на труд
hak eşitliği — равнопра́вие
oy [verme] hakkı — пра́во го́лоса
temel haklar — основны́е права́
2) справедли́вость, правота́hakkını aramak — а) тре́бовать справедли́вости; тре́бовать своё (напр. деньги и т. п.)
hak [hakkını] vermek — возда́ть кому-л. по справедли́вости; призна́ть чью-л. правоту́
bana hak verdiniz mi? — как вы счита́ете, я прав?
hak yerini bulur,hak yerde kalmaz — справедли́вость всегда́ восторжеству́ет, пра́вду в зе́млю не заро́ешь
3) причита́ющееся; до́ляonda hakkım var — он мой должни́к, с него́ причита́ется
onda yüz lira hakkım var — он до́лжен мне сто лир
hak [hakkını] yemek — не отдава́ть полага́ющегося, не дава́ть кому-л. его́ до́ли
babasından kaldı hakkıdır — ему́ оста́лось от отца́, э́то его́
4) затра́ченный / вло́женный трудöğretmen hakkı ödenmez — труд учи́теля не возмести́м
2. удв. -kkıüzerimize hakkı geçti — он вложи́л в нас мно́го своего́ труда́
пра́вильный, ве́рный; справедли́выйhak yol — пра́вильный путь
hak yoldan ayrılmak — сверну́ть с пра́вильного пути́
••- hakkını helâl etmek
- hakkı için
- hak kazanmak II удв. -kkı1) резьба́, гравиро́вка2) соска́бливание чего-л. напи́санного -
7 hak iddia etmek
v. claim, put in a claim for, demand, stake out a claim, pretend--------hak iddia etmek (haksız yere)v. arrogate to oneself -
8 hâk
-
9 hak
",-kkı 1. justice, right dealing. 2. one´s rightful due, one´s right, share. 3. fairness, adherence to the principles of justice. 4. true. 5. the effort that one has put into something. 6. pay. 7. allowance, margin (for trimming or hemming). -ını almak to get one´s due; to take one´s share. -ını aramak to insist on one´s rights. - deyince akan sular durur. proverb When the truth has been spoken and the just way shown, there is nothing more anyone can say. - etmek /ı/ 1. to deserve, merit. 2. to get (what is one´s right). -ı geçmek /a/ 1. to have one´s rightful share passed to (another). 2. to have contributed of oneself to, to have given time and effort to (someone, a job). -ından gelmek /ın/ 1. to succeed in carrying out (something difficult). 2. to pay (someone) back, get even with. 3. to defeat. -ını helal etmek to renounce one´s rights in something; to give up something willingly. -ı için (formula of adjuration) for the sake of: Tanrı hakkı için for God´s sake. - kazanmak /a/ to deserve, earn, have a right to. -ı olmak 1. /da/ to have a right to (something, a share). 2. to be justified (in one´s remarks or point of view). -ı ödenmez. Nothing can repay him. - sahibi holder of a right. -ı var. He is right. - vermek /a/ to acknowledge (someone) to be right. -ını vermek /ın/ 1. to give (someone) his due. 2. to fulfill all the requirements of, do what is called for, do (it) up right. - yemek to be unjust. -ını yemek /ın/ to wrong, do wrong to. - yerini bulur. proverb Justice will prevail. - yerde kalmaz. proverb Justice wins in the end. - yolu the way of right, justice." -
10 hâk
,-ki earth, soil. - ile yeksan etmek /ı/ to destroy utterly, demolish, raze, level (a building, city, etc.) to the ground. -
11 hak iddia etmek
to claim -
12 hak talep etmek
to claim -
13 iade etmek
v. return, give back, restitute, restore, retrocede, turn in--------iade etmek (hak)v. rehabilitate--------iade etmek (suçlu)v. extradite--------iade etmek (tutuklu)v. remand -
14 tecâvüz etmek
v. rape, attack, abuse, aggress, assault, break into, encroach, encroach on, entrench upon, impinge, infringe, interfere with, intrude, outrage, ravish, shame, trench on, trench upon, violate--------tecâvüz etmek (hak)v. trespass--------tecâvüz etmek (sınır)v. overstep -
15 مستحق شدن
hak etmek -
16 заслуживать
hak etmek,kazanmak; değmek,layık olmak* * *1) haketmek; kazanmakзаслужи́ть всео́бщее дове́рие — herkesin itimadını kazanmak
он не заслу́живал э́того оскорбле́ния — bu hakarete müstahak değildi; bu hakareti haketmedi
2) тк. несов. değmek; layık olmakсочли́, что про́сьба заслу́живает рассмотре́ния — başvuru incelenmeye değer bulundu
он заслу́живает похвалы́ — övgüye layıktır
его́ рабо́та заслу́живает похвалы́ — çalışması övgüye değer
не заслу́живать внима́ния — dikkate değmemek
-
17 verdienen
hak etmekkazanmaklâyık olmak -
18 ask for it
hak etmek, bela aramak -
19 deserve
hak etmek, layik olmak -
20 deserve
v. hak etmek, layık olmak* * *1. hak et 2. haket* * *[di'zə:v](to have earned as a right by one's actions; to be worthy of: He deserves recognition of his achievements.) hak etmek
См. также в других словарях:
hak etmek — 1) bir emek karşılığı hakkı olan şeyi elde etmek, hak kazanmak Mutlu, başarılı, kendine güvenmeyi hak etmiş birisi. T. Buğra 2) layık olduğu kötü karşılığı almak 3) bir başarı dolayısıyla ödüllendirilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hak — 1. is., kki, esk., Ar. ḥakk 1) Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oyma Mühür hakki. 2) Kâğıttaki yazıyı kazıma Resmî kâğıtlarda hak ve silinti yasaktır. Birleşik Sözler hakketmek 2. is., kkı, Ar. ḥaḳḳ 1) Adalet Haktan ayrılmamalı. 2)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâk — (F.) [ کﺎﺧ ] toprak. ♦ hak etmek kazanmak. ♦ hâk ile yeksân edilmek yerle bir edilmek. ♦ hâk ile yeksân etmek yerle bir etmek. ♦ hâk ile yeksân olmak yerle bir olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
hâk ile yeksan etmek (veya olmak) — 1) yapı, şehir vb. için temelinden yıkıp harap etmek, bütünüyle ortadan kaldırmak veya kalkmak 2) yapı, şehir vb. için temelinden yıkıp harap olmak, bütünüyle ortadan kaldırmak veya kalkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
jurnal etmek — biriyle ilgili olarak yetkililere kötülemek, ihbar yazısı vermek veya böyle bir bilgiyi iletmek Meğer bizimki ayda otuz lirayı hak etmek için her gün beni jurnal edermiş. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
isnat etmek — 1) dayandırmak 2) kara çalmak 3) iftira etmek Güzel sever diye isnat ederler / Benim Hak tan gayri sevdiğim mi var? Karacaoğlan … Çağatay Osmanlı Sözlük
telakki etmek — saymak, öyle kabul etmek, öyle anlamak Bu beğenilmeyi bir hak, güzelliğine karşı herkesin vermeye mecbur olduğu bir vergi telakki etmeye alışmıştı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ihtiva etmek — içine almak, içinde bulundurmak, içermek, kapsamak Temel hak ve hürriyetler kişinin ... ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
temsil etmek — 1) hak ve görev bakımından bir kimse veya topluluğun adına davranmak 2) bir eseri sahnede oynamak Ayağa kalktı, ezberlediği bir sahneyi temsil etti. P. Safa 3) belirgin özellikleriyle yansıtmak, sembolü olmak Sizin temsil ettiğiniz zümre bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
İZHAR-I HAK — Hakkı izhar etmek. Hakkı açıklama … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
cer etmek — harmandan köy hocasına hak ayırmak … Beypazari ağzindan sözcükler